Aşık Garip
(Gavurdağlarının
efsane hikâyesi)
OFAD Arşivinden
Kaynak kişi merhum Nihat AKICI
Aşık Garip Tivriz’de
yaşayan bir kişi. Tivriz’in şahının da Şahsanem isminde bir kızı var. Tivriz
şahının da bir gardaşı var. Şahın vezirinin de Şahveled isminde bir oğlu var.
Bu, şahın gızı Şahsenem’e aşık. Aşık Garip de talip, Şahveled de talip. Şahın
gardaşı düğür gidiyor, gardaşının yanına. Şahveled için. Şah da gızını
Şahveled’e vermiyor. Orda sayılan sevilen orta halli bir insan Âşık
Garip. O da düğür gidiyor. Âşık Garip’e veriyor.
Aradan bir müddet
geçtikten sonra herkesin gittiği gibi onun da Halep’i bir gezip gelesi var.
“Ben de bir Halep’e
gidicim.”
Diyor. Şahsanem’de:
“Gitme Âşık Garip,
gitme!”
diyo.
“İlle de giderem!”
diyo. Eşyalarını
toplayıp hazırlanınca Şahsanem Âşık Garip’e şöyle söylüyo:
Gitme Garip gitme
yolla haremi
Arap vurur, Türkmen
alır paranı
Sen gidersen kimler
sarar Sanemi
Gitme garip gitme gal
burada burada
Garip bu sözlerin
haka yaramaz
Sözünde durmayan adam
olamaz
Elde güzel çoktur sana
yaramaz
Gitme Garip gal
burada burada.
deyince Âşık Garip de
şöyle söylüyor:
Varayım gideyim
Halep’e öte
Sevdiğim aklına
getirme hata
Eğersiz bu tatsız
küheylan ata
Binem yar eğlenem
Gezem bir zaman
Senem:
Git Garipim git
Halep’ten öte
Sevdiğim aklıma getirmem
hata
Eğersiz bu tatsız
küheylan ata
Bin Garipim sağlığnan
gidesin
Şimdi Garip:
Varayım gideyim şol
yazın yazın
Ölmesem inşallah
gelirim güzün
Şol goca Halep’te bir
gıral gızın
Sevem yâr eğlenem
gezem bir zaman
Sanem:
Var git Garipim de
şol yazın yazın
Mevlam izin verir
gelirsin güzün
Şol goca Halep’te bir
gıral gızın
Sev Garipim sağlığnan
gelesin.
der söyleşirler.
Garip yola çıkar.
Tabi üç gün, beş gün. Halep’le Tivriz’in arası uzak. Garip süre süre Halep’e
ulaşır. Halep’e varır. Sağda solda dolaşır. İşte gahvelerde, hanlarda –eskiden
şimdiki gibi otel mi var- Bütün garipler gahvelerde, hanlarda eğlenir. Garip
Ozandede adında bir gahveye yerleşiyor. Orda çalıp söylüyor. Bir âşık gelmiş
diye millet başına birikiyor. Orda bir şeyh var, zengin arap beyi, Garip’e
rastlıyor. Garip’in her türlü halı, ahlakı, hareketi hoşuna gidiyor. Garip’i
evine davet ediyor. Şeyhin de güzel bir gızı var, okumuş. Garip’in hoşuna
gidiyor, orda yıllarca galıyo. İşte ahverye gidiyo, eve gidiyo. Zaten o arap
şeyhi zengin bir adam yanında başka adamları, işçileri de var. Garip’in
arkadaşlık yaptıkları da var. Orda yıllar geçiyor.
Biz gelelim Tivriz’de
Şahsanem’e. Şahveled artık sabrı galmıyo, duramaz oluyo. Aradan yıllar geçiyo.
Garip de gelmeyince ben gene bu amcamın gızı Şahsanem’i alırım diye düşünüyor.
Gendine uygun bir gaç gişi gandırıyo. Birlik oluyorlar, bir adam buluyorlar.
Kimsenin tanımadığı bir adam.
“Sen şimdi Halep’ten
geldin. Âşık Garip orada öldü.”
diyorlar. Bir de
ganlı gömlek uyduruyorlar.
“Sen şimdi bu ganlı
gömleği götür Şahsanem’e ver!”
diyorlar.
“Ben gelirken üç
günlük ölüydü. İşte benle saldılar. Garip Halep’te öldü. Böyle söyle!”
diyorlar. Adam ganlı
gömleği alıp Şahsanem’e varıyo:
“Ben gelmeden üç gün
evvel Âşık Garip Halep’te öldü. Başınız sağ olsun!”
diyo. Tabi bu adamın
yanında yalanı uyduranlardan bir gaç adam daha gidiyo.
“Bir gaç gün sonra da
düğürcü giderik!”
diyorlar. O
adamlarınan varıya gömleği getiren adam. Şahsanem bunu görünce inanmıyo. Şöyle
söylüyo:
Hilali de benim
galbim ilerli
Garip benim başım
neden belalı
Üç gün oldu derler
garip öleli
Görmeyince gönül
yardan ayrılmaz
Metine de deli gönül
metine
Âşık olan gül
gönderir dostuna
Serini de musalla
daşının üstüne
Sermeyince gönül
yardan ayrılmaz
Şahsanem böyle
söylüyo. Bunun üzerine adamlar dağıldılar. Şahsanem’de yerinde galdı. Aradan
bir gaç gün geçince –on, on beş gün- tekrar toplandılar. Şahın yanına vardılar.
Biz Allahın emriynen
gızın Şahsanem’e düğürcü geldik. Şahveled için. Gardeşinin oğlu için!”
dediler. Şah yine
vermedi. Bir daha gittiler, yine vermedi. Şahın önünden geçemediği bir adam
varmış çok sevdiği. O adamı buldular, getirdiler. Şah bu adamı görünce:
Ne deyim? Çok
gelenler oldu vermedim. Senin değneğinden atlayamam.”
Dedi. Bu gızı
Şahveled’e verdi. Ondan sonra Şahsanem’i çağırttırdı.
“Gızım gel! Ben seni
amca oğlun Şahveled’e verdim. Ne diyon?”
dedi.
“Baba ölsem de
varmam Şahveled’e!”
dedi, varacaksın,
varmam, varacaksın derken:
“Kendimi öldürürüm
gene de varmam Baba!”
dedi bunun üzerine
Şah gızıştı, gızını garşısından govdu. Gız da küstü. Gizlice bohçasını toplayıp
Âşık Garip’in bir yaşlı anası bir de bacısı vardı. Onların yanına geldi.
“Ana ben senin
külüne, toprağına muhtacım! Benim başka sığınacak bir yerim kalmadı. Ben senin
yanına geldim.”
dedi ve oturdu. Bunun
üzerine garı:
“Yavrum ben kendime
bakamıyorum. Ben biricik kızıma bakamıyom. Zaten canım sıkıntılı! Oğlum ölmüş
balımda bu telaş var. Ben senin nasıl gahrını çekeyim. Sen bir Şah gızısın
yavrum!”
dediyse de
“Yok ana ben buradan
başka bir yere gitmem. Ben senin yanında galacam!”
diye rica etti. Kızı
da dedikine:
“Ana galsın!
Gardaşımın yadigârı, burada dursun!”
dedi. Bunların evinin
yanında konup oturacak, dinlenecek bir gonak yeri vardı. Bu gonağa –garının
evinin yakınlarına- bir kervancı geldi. Oraya gondular. Şahsanem bunları gördü.
Gız:
“Ana bu kervancıların
gulağı delik olur. Bunlar her şeyden haberdar olur. Gel gidek şunlardan oğlunu
sorak.”
“Yok yavrum! Benim
gımıldamaya halim yok. Ben gitmem, benim oğlum ölmüş. Kimi kime sorum.”
dedi. Garı inatlaştı.
Gız ana galk gidek dediyse garı gitmedi. Şimdi aldı Şahsanem bakalım garıya ne
dici:
Anam sen yanıma niye
gelmiyon
Gelip de gönlümün
gamını almıyon
İçerim yanıyo neden
bilmiyon
Galk anam oğlundan
haber soralım
Âşık olan Hakk’a
tapar dediler
İyi olan gönül yapar
dediler
Hatır güden Kabe
yapar dediler
Galk anam oğlundan
haber soralım
Ben Sanemi okurum da
yanarım
Ben Garip’in aşkıynan
gezerim
Yedi yıl bitti daha
gözlerim
Galk anam oğlundan
haber soralım
Neyse garıyı halına
goymadılar. Gız bir yandan Şahsanem bir yandan garıyı gollarından tuttular.
Adamlara doğru götürdüler. Bezirganbaşı dedikine:
“Arkadaşlar bir garı
getiriyorlar. Heralde bunlar fakir. Şu parayı alın da verin!”
dedi para verdi
bezirgan. Adamın biri verdi:
“Garı ana
bezirganbaşı bunu gönderdi. Bunu al harca!”
dedi
“Oğlum ben para
istemiyom!”
dedi adam geri gitti.
Heralde assındı diye biraz daha getirdi para. Gene almadı.
“Oğlum ben para
istemiyom ben oğlumu yitirdim!”
dedi. Vardı
bezirganbaşına söyledi adam. Böyle böyle söylüyo bu garı dedi.
“Hele gelsin garı!
Bir perde gerin önüme anlar beni. Ben onları görmeyim. Derdini sorak bakim.
Bunların heral büyük dertleri var.”
dedi. Bezirganbaşı el
ettiler garıya:
“Söyle bakalım garı!
Ne diyon sen bana?”
deyince:
“Hocam dilden mi
söyleyim, telden mi söyleyem?”
deyince:
“Garı telden söyle de
ben de yazdırım. Derdin neyse tek tek anlayım.”
dedi.
Tevrizden Tivlis’e
oğlan getirdim
Ne ettim de sağ yanım
yatırdım
Yedi yıldır ben
oğlumu yitirdim
Söyle hocam şu oğlana
tez gelsin
Gayet güzeldim hiç
gelmedim nazara
Şimdi düştüm hoca ben
zara
Gelsin beni yine
goysun mezara
Söyle hocam şu oğlana
tez gelsin
Bunu garı söyledi
hoca yazdırdı. Ama bir şey anlamadı. Neyse garı gitti gızı geldi. Aldı şimdi
garının gızı:
Hocam bir bezirgan
hocası
Her hün gamlı şu
göynümün gecesi
Ben Âşık Garip’in
biricik nazlı bacısı
Söyle hocam gardaşıma
tez gelsin
Hocam onun tedarın
gördüler
Has bahçede goncasın
gülün derdiler
Şahsanem’i Şahveled’e
verdiler
Hoca söyle gardaşıma
tez gelsin
Hocam senin atın
deven çok olsun
Hak dediğin yerde Hak
elin alsın
Goca Halep’e de yolun
uğrasın
Söyle hocam gardaşıma
tez gelsin
Sana diyom sana
beziranbaşı
Durmayıp akıyo
gözümün yaşı
Goca Halep’te de
anlat bu işi
Hoca
söyle gardaşıma tez gelsin
Bu da getti, bunu da
yazdı. Bundan da bir şey anlamadı. Şahsanem geldi. Şahsanem’in sesini duyunca:
“Ulan perdeyi
kaldırın bire! Bunun sesi daha değişik ben de görim, bu neciymiş?”
dedi. Perdeyi
kaldırdılar şimdi aldı Şahsanem:
Ulular derler
gaderdir gayıp
Hocam sana bir şey
söylesem ayıp
Şahsanem’in nişanlısı
o âşık garip
Söyle hocam nişanlıma
tez gelsin.
Hoca dedi ki:
“Bire gızım, Garip’i
ne edicin, gurubu ne edicin. Seni altınlara, akçelere boğim! Bir oğlum var seni
ona alim. Seni hatın edim, hanım edim. Sen nidicin Garip’i, gurubu!”
deyince tekrar aldı
gız:
Sana diyom sana
bezirgan hoca
Bir şey de söyleyim
de gitmesin güce
Hocam ben değişmem
altını tuza
Söyle hoca nişanlıma
tez gelsin.
Şimdi aldı hoca:
Altın aynasını almış
dizine
Sürmeler çekilmiş ela
gözüne
Gız sen garşı çıktın
benim sözüme
Söyleyim nişanlına
durmasın gelsin
Hemen Senem goştu
bezirganbaşının elini öptü.
“Buyur gızım derdini
söyle!”
“Hocam, ben
buralıyım. Nişanlıydım, benim nişanlım Halep’e gitti. Yedi yıldan beri gelmedi.
Benim burada bir de emmimin oğlu var. Adı Şahveled. O da bana talipti, beni
istedi babamdan. Babam da beni ona verdi. Ben de ona varmıyom. Bir de haber
geldi Halep’den Âşık Garip ölmüş diye. Ben buna inanmıyom. Bu garı benim
gayınvalide olucak bu da görümcem. Bunların evine gaçtım geldim. Şimdi de sizi
burada görünce anam, bunların gulağı delik olur, bunlar her şeyi bilir, bunlar
bezirgan bunlardan bir haber sorak diye geldik. Hocam! derdim benim bu. Hocam
sen nereye gidiyon?”
dedi.
“Biz haca gidiyok
arkadaşlarla beraber.
“Hocam Halep’ten
doğru git hele. Varınca hayvan al kestir. Keçi al, koyun al, inek al, camız al;
ne alırsan al. Kestir. İmarat çorbası yaptır. Garip, guraba gelsin, yesin.
Beleş hayrat diye bağırttır. Bu yemeğe yedikten sonra şu altın tası al. Pekmez
şerbeti yap. Tabi o zaman şeker meker yok. Yemekten sonra da köşe başlarında
yok mu Şahsanem aşkına içen diye dellal çağırttır. Birisi gelip de ver içim
Şahsanem aşkına derse onu tut. Ona sor. İşte Âşık Garip o olabilir. Hocam benim
senden ricam budur. Hocam, para verim mi vermeyim mi?”
“Gızım ben gendi
kesemden senin bu dediklerini yaparım” der. Hoca tası öte yanına alır,
yolculuğuna devam eder. Gızlar da garıynan evlerine gelirler. Hoca vakitten
tez, tabi zamanında geç, kaç günde kaç ayda geldiyse Halep’e gelir. Bir hala
giderler atlarını bağlarlar, develerini bağlarlar. Hoca gider, bir lokantayla
anlaşır. Bir kasap bulur, birkaç tane hayvan alır. Lokantacıya yemek yaptırır.
Hoca bu yemeği yedirmek için dellal çağırttırır.
“Ne kadar garip,
guraba varsa gelsin. Burada parasız, beleş hayrat”
diye dellal
çağırttırır. Bu arada biz alalım haberi Garip’ten. Garip, Şeyhin evinde yaşar.
Tabi Şeyhin gızıynan da arası biraz iyi gibi. Yani Şeyhin içinden geçiyoki:
“Ben bu Garip’e
gızımı veririm. Gız da okumuş, Garip de aydın bir adam. Burada galır.”
diye ümitleniyor.
Arap şeyhi. Garip de onun üzerinden yaşayıp gününü gün ediyor. Şeyhin gızını da
alma taraftarı değil. İş böyleyken Garip, şeyhin adamlarından birini
ihtiyaçlrını aldırmak için gönderiyo çarşıya. Adam parayı alıyo, çarşıya
gidiyo. Varıyo ki adamın biri bar bar bağırıyo. Beleş hayrat! Gelin imarat
çorbası yiyin, yemek yiyin diye. Adam da başlıyo yemeğe. Sıra şerbete gelince o
dediği şeye de almıyo. Şahsanem aşkına içen yok mu deyince hoca, daha başka
köşe başlarında içen yok mu diye bağırmaya dursun adam ordan goşuyo. Garip’in
yanına geliyo.
“Ne bu gardaş, soluk
soluğa hani almadın mı benim istediklerimi?”
“Lan Garip gardaş!
Senin nişanlıyın adı neydi?”
“Şahsanem idi.”
“Ulan gardaş! Bir
başı terlikli adam gelmiş çarşıya. Dünya aleme yemek yediriyo. Çorba içiriyo.
Millet yiyordu ben de yedim o yemekten. Ardından da bir bal şerbeti yeptırmış.
Einde bir altın tas yok mu Şahsanem aşkına içen diye köşe köşe geziyo. Ben de
senin nişanlıyın adının Şahsanem olduğunu duydum. senden. Onun için goştum
geldim.”
diyo.
“Ulan Şahsanem mi?
Hemen şu ayakkabılarımı bana ver.”
diyo. Hemen adam
ayakkabıyı giydiğinen Garip şehre gidiyor. Garip:
“Nerde, çarşının
neresinde?”
İşte filan yerde!”
Garip goştu vardı ki
hoca şerbeti ne kadar bağırdıysa da Şahsanem aşkına içen yok mu diye kimse
gelipte ver de içim demedi. Yalnız gız demişti ki hocaya:
“Kimse içmezse bu
bardağı üç defa başında dolandır sen gendin iç. Allah sana bu hrcadığının
mükafatını verir. hocam!”
dediydi. O gızın
dediği aklına geldi. Kimse içmeyince hoca üç defa başında dolandırdı Şahsanem
aşkına içti:
“Arkadaş bana bir saz
bulun!”
dedi, Hoca
ordakilere:
“Hocam saz yok ama
aha bu tokaç!”
dediler. Hocanın
eline bir tokaç verdielr. Şimdi aldı bakalım hoca ne dici:
Halep Halep derler
geldim Halep’e
Seyreyledim onca
güzelleri
Olanca malımı döktüm
talana
Şahsanem Garip’in
görmediniz mi?
Halep sana nice Garip
geldi mi
Gelen gariplerde nur
azaldı mı
Âşık Garip sağ mı
yoksa öldü mü
Şahsanem Garip’in
görmediniz mi
Şahsanem diyene kadar
Âşık Garip zaten orda hazır bekliyo. Hocanın elinden tokacı şarpadanak kapıyo.
Şimdi aldı Âşık Garip:
Sen mi geldin hocam
bizim diyardan
Haber mi getirdin gül
yüzlü yârdan
Düğünde m gördün hoca
yoksa bayramda
Hocam söyle nasıl
gördün Senem’i
Hoca aldı:
Ben de geldim oğlum
sizin diyardan
Haberler getirdim o
Senem yârdan
Ne düğünde gördüm ne
bayramda
Ağlar, sızlar,
karalar içinde gördüm Senem’i
Âşık Garip:
Hocam senin sözün
yürek paralar
Ben geleli harap oldu
oralar
Şahsenem al mı giyer
yoksa karalar
Söyle hocam nasıl
gördün Senem’i
Hoca aldı:
Oğlum benim sözüm
yürek paralar
Sen geleli harap
olmuş oralar
Çıkarmış allar geymiş
garalar
Yolunu beklerken
gördüm Senem’i
Âşık Garip:
Hocam sen gelirken
bahar mıydı yaz mıydı
Ötüşenler ördek miydi
gaz mıydı
Şahsanem de gelin
miydi gız mıydı
Hocam söyle nasıl
gördün Senem’i
Hoca:
Ben gelirken bahar
değil yazıdı
Ötüşenler ne ördek ne
gazdı
Şahsanem de gelin
değil daha gızdı
Yolunu beklerken
gördüm Senem’i
Hemen Âşık Garip
topaçı atıp hocanın eline sarılıyor, elini öpüyor. Hocam anlat diyo nasıl
gördün, noldu?:
“Oğlum senin öldü
haberin gelmiş. Yalan uydurmuşlar tabiki. Sen sağsın burada. Emmisinin oğlu
varımış Şahveled. O da talipmiş gıza. Babası da ona vermiş. O da varmayınca
babası da az etmiş. Anayın yanına gelmiş. Biz de oraya istirahat için
gonduyuduk. Anan, bacın, bir de Şahsanem geldiler. Bize durumu anlattılar. Ben
de söz verdim nişanlına. Bu yol üzerinden geldim. Sade seni arayıp bulmak için.
Halalı hoş olsun oğlum! Ulaş Şahsanem’e!”
diyo.
“Haydi oğlum uğurlar olsun
sana. Get ulaş nişanlına! Biz de Allaha ısmarladık. Biz de gedek hicazımıza!”
diyo. Hoca öte yandan
yürüyo. Garip eve seyrediyo. Hemen eve varıyo. İşte öteberisini falan
hazırlamaya çalışıyo. Bunu şeyhin gızı görüyo.
“Ne o Garip?”
“Valla memleke gedicim!”
diyo.
“Yav ne gidicin? İşte
burada dursana!”
“Yok haber geldi,
gidicim!”
diyo. Gidenidi,
gitmenidi. Garip’inen iyice çene dutuşuyorlar. Şimdi aldı bakalım ne diciler:
Hem okurum hem de
yazarım
Aman kollarıma da
inci mercan dizerim
Ben o şahsanemden de
daha güzelim
Git garip gitme gal
bizim evde
Şimdi aldı Garip:
Aman yerini sevdirde
yaylanmazmış
Diliniz arap bir de
anlanmazmış
İçinizde Garip
eğlenmezmiş
Yol ver şahım yol ver
eyleme beni
Aldı gız:
Okuyan okuya da Garip
gurbanın olum talebe
Aman saçımın ucuna da
astım kelebek
El sığdı da sen mi
sığmadın Halep’e
Gitme Garip gitme gal
bizim evde
Aldı Garip:
Olmaz şahım olmaz da
bu böyle olmaz
Bülbül gülü goyup da
bugün dikene gonmaz
Baban arap beyi de
gene önüne durulmaz
Yol ver şahım yol ver
eyleme beni
Aldı gız:
Döşeli döşeli de
Garip gurbanım bizim odamız
Şahdan gelir de bizim
gıdamız
Sen beyimiz ol da biz
de köleniz
Gitme Garip giyme gal
bizim evde
KAYNAK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder