Son Dakika Günlük Haberler

17 Aralık 2012 Pazartesi

Aşık Garip



Aşık Garip
(Gavurdağlarının efsane hikâyesi)
OFAD Arşivinden Kaynak kişi merhum Nihat AKICI

Aşık Garip Tivriz’de yaşayan bir kişi. Tivriz’in şahının da Şahsanem isminde bir kızı var. Tivriz şahının da bir gardaşı var. Şahın vezirinin de Şahveled isminde bir oğlu var. Bu, şahın gızı Şahsenem’e aşık. Aşık Garip de talip, Şahveled de talip. Şahın gardaşı düğür gidiyor, gardaşının yanına. Şahveled için. Şah da gızını Şahveled’e vermiyor. Orda sayılan sevilen orta halli bir insan Âşık Garip. O da düğür gidiyor. Âşık Garip’e veriyor.
Aradan bir müddet geçtikten sonra herkesin gittiği gibi onun da Halep’i bir gezip gelesi var.
“Ben de bir Halep’e gidicim.”
Diyor. Şahsanem’de:
“Gitme Âşık Garip, gitme!”
diyo.
“İlle de giderem!”
diyo. Eşyalarını toplayıp hazırlanınca Şahsanem Âşık Garip’e şöyle söylüyo:
Gitme Garip gitme yolla haremi
Arap vurur, Türkmen alır paranı
Sen gidersen kimler sarar Sanemi
Gitme garip gitme gal burada burada

Garip bu sözlerin haka yaramaz
Sözünde durmayan adam olamaz
Elde güzel çoktur sana yaramaz
Gitme Garip gal burada burada.
deyince Âşık Garip de şöyle söylüyor:
Varayım gideyim Halep’e öte
Sevdiğim aklına getirme hata
Eğersiz bu tatsız küheylan ata
Binem yar eğlenem
Gezem bir zaman
Senem:
Git Garipim git Halep’ten öte
Sevdiğim aklıma getirmem hata
Eğersiz bu tatsız küheylan ata
Bin Garipim sağlığnan gidesin
Şimdi Garip:
Varayım gideyim şol yazın yazın
Ölmesem inşallah gelirim güzün
Şol goca Halep’te bir gıral gızın
Sevem yâr eğlenem gezem bir zaman
Sanem:
Var git Garipim de şol yazın yazın
Mevlam izin verir gelirsin güzün
Şol goca Halep’te bir gıral gızın
Sev Garipim sağlığnan gelesin.
der söyleşirler.
Garip yola çıkar. Tabi üç gün, beş gün. Halep’le Tivriz’in arası uzak. Garip süre süre Halep’e ulaşır. Halep’e varır. Sağda solda dolaşır. İşte gahvelerde, hanlarda –eskiden şimdiki gibi otel mi var- Bütün garipler gahvelerde, hanlarda eğlenir. Garip Ozandede adında bir gahveye yerleşiyor. Orda çalıp söylüyor. Bir âşık gelmiş diye millet başına birikiyor. Orda bir şeyh var, zengin arap beyi, Garip’e rastlıyor. Garip’in her türlü halı, ahlakı, hareketi hoşuna gidiyor. Garip’i evine davet ediyor. Şeyhin de güzel bir gızı var, okumuş. Garip’in hoşuna gidiyor, orda yıllarca galıyo. İşte ahverye gidiyo, eve gidiyo. Zaten o arap şeyhi zengin bir adam yanında başka adamları, işçileri de var. Garip’in arkadaşlık yaptıkları da var. Orda yıllar geçiyor.
Biz gelelim Tivriz’de Şahsanem’e. Şahveled artık sabrı galmıyo, duramaz oluyo. Aradan yıllar geçiyo. Garip de gelmeyince ben gene bu amcamın gızı Şahsanem’i alırım diye düşünüyor. Gendine uygun bir gaç gişi gandırıyo. Birlik oluyorlar, bir adam buluyorlar. Kimsenin tanımadığı bir adam.
“Sen şimdi Halep’ten geldin. Âşık Garip orada öldü.”
diyorlar. Bir de ganlı gömlek uyduruyorlar.
“Sen şimdi bu ganlı gömleği götür Şahsanem’e ver!”
diyorlar.
“Ben gelirken üç günlük ölüydü. İşte benle saldılar. Garip Halep’te öldü. Böyle söyle!”
diyorlar. Adam ganlı gömleği alıp Şahsanem’e varıyo:
“Ben gelmeden üç gün evvel Âşık Garip Halep’te öldü. Başınız sağ olsun!”
diyo. Tabi bu adamın yanında yalanı uyduranlardan bir gaç adam daha gidiyo.
“Bir gaç gün sonra da düğürcü giderik!”
diyorlar. O adamlarınan varıya gömleği getiren adam. Şahsanem bunu görünce inanmıyo. Şöyle söylüyo:
Hilali de benim galbim ilerli
Garip benim başım neden belalı
Üç gün oldu derler garip öleli
Görmeyince gönül yardan ayrılmaz

Metine de deli gönül metine
Âşık olan gül gönderir dostuna
Serini de musalla daşının üstüne
Sermeyince gönül yardan ayrılmaz
Şahsanem böyle söylüyo. Bunun üzerine adamlar dağıldılar. Şahsanem’de yerinde galdı. Aradan bir gaç gün geçince –on, on beş gün- tekrar toplandılar. Şahın yanına vardılar.
Biz Allahın emriynen gızın Şahsanem’e düğürcü geldik. Şahveled için. Gardeşinin oğlu için!”
dediler. Şah yine vermedi. Bir daha gittiler, yine vermedi. Şahın önünden geçemediği bir adam varmış çok sevdiği. O adamı buldular, getirdiler. Şah bu adamı görünce:
Ne deyim? Çok gelenler oldu vermedim. Senin değneğinden atlayamam.”
Dedi. Bu gızı Şahveled’e verdi. Ondan sonra Şahsanem’i çağırttırdı.
“Gızım gel! Ben seni amca oğlun Şahveled’e verdim. Ne diyon?”
dedi.
“Baba ölsem de varmam Şahveled’e!”
dedi, varacaksın, varmam, varacaksın derken:
“Kendimi öldürürüm gene de varmam Baba!”
dedi bunun üzerine Şah gızıştı, gızını garşısından govdu. Gız da küstü. Gizlice bohçasını toplayıp Âşık Garip’in bir yaşlı anası bir de bacısı vardı. Onların yanına geldi.
“Ana ben senin külüne, toprağına muhtacım! Benim başka sığınacak bir yerim kalmadı. Ben senin yanına geldim.”
dedi ve oturdu. Bunun üzerine garı:
“Yavrum ben kendime bakamıyorum. Ben biricik kızıma bakamıyom. Zaten canım sıkıntılı! Oğlum ölmüş balımda bu telaş var. Ben senin nasıl gahrını çekeyim. Sen bir Şah gızısın yavrum!”
dediyse de
“Yok ana ben buradan başka bir yere gitmem. Ben senin yanında galacam!”
diye rica etti. Kızı da dedikine:
“Ana galsın! Gardaşımın yadigârı, burada dursun!”
dedi. Bunların evinin yanında konup oturacak, dinlenecek bir gonak yeri vardı. Bu gonağa –garının evinin yakınlarına- bir kervancı geldi. Oraya gondular. Şahsanem bunları gördü. Gız:
“Ana bu kervancıların gulağı delik olur. Bunlar her şeyden haberdar olur. Gel gidek şunlardan oğlunu sorak.”
“Yok yavrum! Benim gımıldamaya halim yok. Ben gitmem, benim oğlum ölmüş. Kimi kime sorum.”
dedi. Garı inatlaştı. Gız ana galk gidek dediyse garı gitmedi. Şimdi aldı Şahsanem bakalım garıya ne dici:
Anam sen yanıma niye gelmiyon
Gelip de gönlümün gamını almıyon
İçerim yanıyo neden bilmiyon
Galk anam oğlundan haber soralım

Âşık olan Hakk’a tapar dediler
İyi olan gönül yapar dediler
Hatır güden Kabe yapar dediler
Galk anam oğlundan haber soralım

Ben Sanemi okurum da yanarım
Ben Garip’in aşkıynan gezerim
Yedi yıl bitti daha gözlerim
Galk anam oğlundan haber soralım
Neyse garıyı halına goymadılar. Gız bir yandan Şahsanem bir yandan garıyı gollarından tuttular. Adamlara doğru götürdüler. Bezirganbaşı dedikine:
“Arkadaşlar bir garı getiriyorlar. Heralde bunlar fakir. Şu parayı alın da verin!”
dedi para verdi bezirgan. Adamın biri verdi:
“Garı ana bezirganbaşı bunu gönderdi. Bunu al harca!”
dedi
“Oğlum ben para istemiyom!”
dedi adam geri gitti. Heralde assındı diye biraz daha getirdi para. Gene almadı.
“Oğlum ben para istemiyom ben oğlumu yitirdim!”
dedi. Vardı bezirganbaşına söyledi adam. Böyle böyle söylüyo bu garı dedi.
“Hele gelsin garı! Bir perde gerin önüme anlar beni. Ben onları görmeyim. Derdini sorak bakim. Bunların heral büyük dertleri var.”
dedi. Bezirganbaşı el ettiler garıya:
“Söyle bakalım garı! Ne diyon sen bana?”
deyince:
“Hocam dilden mi söyleyim, telden mi söyleyem?”
deyince:
“Garı telden söyle de ben de yazdırım. Derdin neyse tek tek anlayım.”
dedi.
Tevrizden Tivlis’e oğlan getirdim
Ne ettim de sağ yanım yatırdım
Yedi yıldır ben oğlumu yitirdim
Söyle hocam şu oğlana tez gelsin

Gayet güzeldim hiç gelmedim nazara
Şimdi düştüm hoca ben zara
Gelsin beni yine goysun mezara
Söyle hocam şu oğlana tez gelsin
Bunu garı söyledi hoca yazdırdı. Ama bir şey anlamadı. Neyse garı gitti gızı geldi. Aldı şimdi garının gızı:
Hocam bir bezirgan hocası
Her hün gamlı şu göynümün gecesi
Ben Âşık Garip’in biricik nazlı bacısı
Söyle hocam gardaşıma tez gelsin

Hocam onun tedarın gördüler
Has bahçede goncasın gülün derdiler
Şahsanem’i Şahveled’e verdiler
Hoca söyle gardaşıma tez gelsin

Hocam senin atın deven çok olsun
Hak dediğin yerde Hak elin alsın
Goca Halep’e de yolun uğrasın
Söyle hocam gardaşıma tez gelsin

Sana diyom sana beziranbaşı
Durmayıp akıyo gözümün yaşı
Goca Halep’te de anlat bu işi
Hoca söyle gardaşıma tez gelsin
Bu da getti, bunu da yazdı. Bundan da bir şey anlamadı. Şahsanem geldi. Şahsanem’in sesini duyunca:
“Ulan perdeyi kaldırın bire! Bunun sesi daha değişik ben de görim, bu neciymiş?”
dedi. Perdeyi kaldırdılar şimdi aldı Şahsanem:
Ulular derler gaderdir gayıp
Hocam sana bir şey söylesem ayıp
Şahsanem’in nişanlısı o âşık garip
Söyle hocam nişanlıma tez gelsin.
Hoca dedi ki:
“Bire gızım, Garip’i ne edicin, gurubu ne edicin. Seni altınlara, akçelere boğim! Bir oğlum var seni ona alim. Seni hatın edim, hanım edim. Sen nidicin Garip’i, gurubu!”
deyince tekrar aldı gız:
Sana diyom sana bezirgan hoca
Bir şey de söyleyim de gitmesin güce
Hocam ben değişmem altını tuza
Söyle hoca nişanlıma tez gelsin.
Şimdi aldı hoca:
Altın aynasını almış dizine
Sürmeler çekilmiş ela gözüne
Gız sen garşı çıktın benim sözüme
Söyleyim nişanlına durmasın gelsin
Hemen Senem goştu bezirganbaşının elini öptü.
“Buyur gızım derdini söyle!”
“Hocam, ben buralıyım. Nişanlıydım, benim nişanlım Halep’e gitti. Yedi yıldan beri gelmedi. Benim burada bir de emmimin oğlu var. Adı Şahveled. O da bana talipti, beni istedi babamdan. Babam da beni ona verdi. Ben de ona varmıyom. Bir de haber geldi Halep’den Âşık Garip ölmüş diye. Ben buna inanmıyom. Bu garı benim gayınvalide olucak bu da görümcem. Bunların evine gaçtım geldim. Şimdi de sizi burada görünce anam, bunların gulağı delik olur, bunlar her şeyi bilir, bunlar bezirgan bunlardan bir haber sorak diye geldik. Hocam! derdim benim bu. Hocam sen nereye gidiyon?”
dedi.
“Biz haca gidiyok arkadaşlarla beraber.
“Hocam Halep’ten doğru git hele. Varınca hayvan al kestir. Keçi al, koyun al, inek al, camız al; ne alırsan al. Kestir. İmarat çorbası yaptır. Garip, guraba gelsin, yesin. Beleş hayrat diye bağırttır. Bu yemeğe yedikten sonra şu altın tası al. Pekmez şerbeti yap. Tabi o zaman şeker meker yok. Yemekten sonra da köşe başlarında yok mu Şahsanem aşkına içen diye dellal çağırttır. Birisi gelip de ver içim Şahsanem aşkına derse onu tut. Ona sor. İşte Âşık Garip o olabilir. Hocam benim senden ricam budur. Hocam, para verim mi vermeyim mi?”
“Gızım ben gendi kesemden senin bu dediklerini yaparım” der. Hoca tası öte yanına alır, yolculuğuna devam eder. Gızlar da garıynan evlerine gelirler. Hoca vakitten tez, tabi zamanında geç, kaç günde kaç ayda geldiyse Halep’e gelir. Bir hala giderler atlarını bağlarlar, develerini bağlarlar. Hoca gider, bir lokantayla anlaşır. Bir kasap bulur, birkaç tane hayvan alır. Lokantacıya yemek yaptırır. Hoca bu yemeği yedirmek için dellal çağırttırır.
“Ne kadar garip, guraba varsa gelsin. Burada parasız, beleş hayrat”
diye dellal çağırttırır. Bu arada biz alalım haberi Garip’ten. Garip, Şeyhin evinde yaşar. Tabi Şeyhin gızıynan da arası biraz iyi gibi. Yani Şeyhin içinden geçiyoki:
“Ben bu Garip’e gızımı veririm. Gız da okumuş, Garip de aydın bir adam. Burada galır.”
diye ümitleniyor. Arap şeyhi. Garip de onun üzerinden yaşayıp gününü gün ediyor. Şeyhin gızını da alma taraftarı değil. İş böyleyken Garip, şeyhin adamlarından birini ihtiyaçlrını aldırmak için gönderiyo çarşıya. Adam parayı alıyo, çarşıya gidiyo. Varıyo ki adamın biri bar bar bağırıyo. Beleş hayrat! Gelin imarat çorbası yiyin, yemek yiyin diye. Adam da başlıyo yemeğe. Sıra şerbete gelince o dediği şeye de almıyo. Şahsanem aşkına içen yok mu deyince hoca, daha başka köşe başlarında içen yok mu diye bağırmaya dursun adam ordan goşuyo. Garip’in yanına geliyo.
“Ne bu gardaş, soluk soluğa hani almadın mı benim istediklerimi?”
“Lan Garip gardaş! Senin nişanlıyın adı neydi?”
“Şahsanem idi.”
“Ulan gardaş! Bir başı terlikli adam gelmiş çarşıya. Dünya aleme yemek yediriyo. Çorba içiriyo. Millet yiyordu ben de yedim o yemekten. Ardından da bir bal şerbeti yeptırmış. Einde bir altın tas yok mu Şahsanem aşkına içen diye köşe köşe geziyo. Ben de senin nişanlıyın adının Şahsanem olduğunu duydum. senden. Onun için goştum geldim.”
diyo.
“Ulan Şahsanem mi? Hemen şu ayakkabılarımı bana ver.”
diyo. Hemen adam ayakkabıyı giydiğinen Garip şehre gidiyor. Garip:
“Nerde, çarşının neresinde?”
İşte filan yerde!”
Garip goştu vardı ki hoca şerbeti ne kadar bağırdıysa da Şahsanem aşkına içen yok mu diye kimse gelipte ver de içim demedi. Yalnız gız demişti ki hocaya:
“Kimse içmezse bu bardağı üç defa başında dolandır sen gendin iç. Allah sana bu hrcadığının mükafatını verir. hocam!”
dediydi. O gızın dediği aklına geldi. Kimse içmeyince hoca üç defa başında dolandırdı Şahsanem aşkına içti:
“Arkadaş bana bir saz bulun!”
dedi, Hoca ordakilere:
“Hocam saz yok ama aha bu tokaç!”
dediler. Hocanın eline bir tokaç verdielr. Şimdi aldı bakalım hoca ne dici:

Halep Halep derler geldim Halep’e
Seyreyledim onca güzelleri
Olanca malımı döktüm talana
Şahsanem Garip’in görmediniz mi?

Halep sana nice Garip geldi mi
Gelen gariplerde nur azaldı mı
Âşık Garip sağ mı yoksa öldü mü
Şahsanem Garip’in görmediniz mi

Şahsanem diyene kadar Âşık Garip zaten orda hazır bekliyo. Hocanın elinden tokacı şarpadanak kapıyo. Şimdi aldı Âşık Garip:

Sen mi geldin hocam bizim diyardan
Haber mi getirdin gül yüzlü yârdan
Düğünde m gördün hoca yoksa bayramda
Hocam söyle nasıl gördün Senem’i
Hoca aldı:
Ben de geldim oğlum sizin diyardan
Haberler getirdim o Senem yârdan
Ne düğünde gördüm ne bayramda
Ağlar, sızlar, karalar içinde gördüm Senem’i
Âşık Garip:
Hocam senin sözün yürek paralar
Ben geleli harap oldu oralar
Şahsenem al mı giyer yoksa karalar
Söyle hocam nasıl gördün Senem’i
Hoca aldı:
Oğlum benim sözüm yürek paralar
Sen geleli harap olmuş oralar
Çıkarmış allar geymiş garalar
Yolunu beklerken gördüm Senem’i
Âşık Garip:
Hocam sen gelirken bahar mıydı yaz mıydı
Ötüşenler ördek miydi gaz mıydı
Şahsanem de gelin miydi gız mıydı
Hocam söyle nasıl gördün Senem’i
Hoca:
Ben gelirken bahar değil yazıdı
Ötüşenler ne ördek ne gazdı
Şahsanem de gelin değil daha gızdı
Yolunu beklerken gördüm Senem’i
Hemen Âşık Garip topaçı atıp hocanın eline sarılıyor, elini öpüyor. Hocam anlat diyo nasıl gördün, noldu?:
“Oğlum senin öldü haberin gelmiş. Yalan uydurmuşlar tabiki. Sen sağsın burada. Emmisinin oğlu varımış Şahveled. O da talipmiş gıza. Babası da ona vermiş. O da varmayınca babası da az etmiş. Anayın yanına gelmiş. Biz de oraya istirahat için gonduyuduk. Anan, bacın, bir de Şahsanem geldiler. Bize durumu anlattılar. Ben de söz verdim nişanlına. Bu yol üzerinden geldim. Sade seni arayıp bulmak için. Halalı hoş olsun oğlum! Ulaş Şahsanem’e!”
diyo.
“Haydi oğlum uğurlar olsun sana. Get ulaş nişanlına! Biz de Allaha ısmarladık. Biz de gedek hicazımıza!”
diyo. Hoca öte yandan yürüyo. Garip eve seyrediyo. Hemen eve varıyo. İşte öteberisini falan hazırlamaya çalışıyo. Bunu şeyhin gızı görüyo.
“Ne o Garip?”
“Valla memleke gedicim!”
diyo.
“Yav ne gidicin? İşte burada dursana!”
“Yok haber geldi, gidicim!”
diyo. Gidenidi, gitmenidi. Garip’inen iyice çene dutuşuyorlar. Şimdi aldı bakalım ne diciler:
Hem okurum hem de yazarım
Aman kollarıma da inci mercan dizerim
Ben o şahsanemden de daha güzelim
Git garip gitme gal bizim evde
Şimdi aldı Garip:
Aman yerini sevdirde yaylanmazmış
Diliniz arap bir de anlanmazmış
İçinizde Garip eğlenmezmiş
Yol ver şahım yol ver eyleme beni
Aldı gız:
Okuyan okuya da Garip gurbanın olum talebe
Aman saçımın ucuna da astım kelebek
El sığdı da sen mi sığmadın Halep’e
Gitme Garip gitme gal bizim evde
Aldı Garip:
Olmaz şahım olmaz da bu böyle olmaz
Bülbül gülü goyup da bugün dikene gonmaz
Baban arap beyi de gene önüne durulmaz
Yol ver şahım yol ver eyleme beni
Aldı gız:
Döşeli döşeli de Garip gurbanım bizim odamız
Şahdan gelir de bizim gıdamız
Sen beyimiz ol da biz de köleniz
Gitme Garip giyme gal bizim evde
KAYNAK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

SAYFA DEĞİŞTİR

AA